Monthly Archives: September 2008

Vespa #16

Durmus Cetin Akman yollamis.


süt beyazü, süt kuzu vespa – Firenze


vespa panorama

***

Dün gece eve dönerken, cantanin uzerindeki fosforlu parlayici-isildak yere düstü. Birinin park halinde iken cantanin o kismini yumrukladigini dusunuyorum. Kirilmasina kaza yapmadikca olanak yok. Kuzu dökülmeye basladi.
Servise gitme zamani geldi gibi.

Packaging


images by http://www.benditagloria.com/e2008.php

Paketlemeye karsi zaafim var. Pek kolay zarf, kutu, posetleri cope atamam.
Saklarim saklarim saklarim, ev çöp eve donusmeye ramak kala silkelerim.
En sevdigim seylerden biri oraya buraya zamansizca paketler gondermektir.
Biz 92-95 arasi bu isin suyunu cikarmistik. Bir ara bulursam arsivden o eski paketleri ve mektuplari yayinlamak istiyorum burada.

I FUCK EVERYTHING I KILL

Milan – 2


Sizin o ust direginizle yan direginizin birlestigi yeri de sikerim, sizi de…
Gerekirse…
Vur hepsi gol olsun!
(Galatasaray 4 – Konyaspor 1, 28.09.2008)

You You You

Tatile enerji ile girin diye, 2007-yaz’ından bir sabah gürlemesi babinda:
James Kakande – You You You (Alex Gaudino & Jerma Remix)

I pray the lord your eyes
then keep me in vision throughout
all my blind times, yeah
and the sadness decides to be
my best friend once again
and just stay close to me, yeah
you you you
you got so much lovin’
you’ve gotta whole lot of soul
more than in rainbow
you you you
you got so much lovin’
you’ve gotta whole lot of soul
more than in rainbow
I’d like to be in a place
where the birds fly so high
and i can look down
and see a lil’ bit of
all of you
all of me
singin’ up you’all, singin’
I pray the lord your eyes
then keep me in, in vision you how
all my blind times, yeah and
and the sadness decides
to decides to be
my best friend
once again
my only best friend
just stay closer
you you you
you got so much lovin’
you’ve gotta whole lot of soul
more than in rainbow
and you you you
you’ve got so much lovin’
you’ve gotta whole lot of soul
more than in rainbow
I’ve seen it in black yeah
i’ve seen it in white
i’ve seen it in you
oh what a sky
i’ve felt it in here
i’ve touched it in you
it’s a fearless harmony for
all in you
you you you
you got so much lovin’
you’ve gotta whole lot of soul
more than in rainbow
you you you
you’ve got so much lovin’
you’ve gotta whole lot of soul
more than in rainbow
you you you
you’ve got so much lovin’
you’ve gotta whole lot of soul
more than in rainbow…

i-Phone

Ortalama eblekliğin arzu nesnesi..


Fatura odemek icin banka kapilarinda sürünen bir toplumdan, i-phone almak icin sabahlayan bir topluma gecis, pekala modernizmin tanimi olabilir.

Koçtaş’ta Dünya Fike Minare

Dun oglen Giovanni, Aceto ile yemek icin Husrev‘de bulustuk. Kurulari indirdik mideye. Oh ozlemisim tadini. Giovanni israrla Çayeli’ndeki kurunun daha leziz olduguna vurgu yapti. Da nasi gidicez Çayeli’ne.. Çayeli’nden oteye gidemem gariii gariiiiii.

Yemek arkasindan once GS Store‘a gittik, sezon bitmeden 2 tane daha sort aldim.
Sonra ben ayrilip Cevahir’e uzandim. Gomlek ve sueter bakinayim dedim. Aradigim gibi birsey bulamadim bu “en kocaman” alisveris merkezinde. Dukkanlarin yarisi kepengi indirmis. Var olanlarin da icinde kuru kalabalik. Tezgahtarlar surekli urun duzeltip duruyorsa, bu insanlarin urun almadiklari sadece minciklayip biraktiklarini gösteriyor.

Alt kata Koctas’a indim. Birkac sey lazim, evde cekic, kerpeten kayip. Lazim olur cekic yerine kalin kitap, kerpeten yerine cat5e fis cakma aleti kullanip aletin icine sicmaktan gina geldi. Dolaniyorum, saati kacirmisim, Duello (Dengir-Kilicdar)ya denk geldim. Acik bir tvden birkac kisi dikilmis izliyor. Cektim sepeti kenara dikildim izlemeye basladim. Ama bana oradan gecen halkin tutumu daha izlenebilir geldi. Ekseri bir “yesinler birbirlerini” kendi kendine söylenmesi. Bizim millet boyledir, kavga oldu mu seyretmeyi, kaza oldu mu ters seridi kazayi izlemekten tikamayi cok sever. Bir genc cift tvnin yanindan gecerken kiz arkadasi cocugun duyarsizligindan rahatsiz oldu ki, cocugu cekip sey dedi “Baksana sen de biraz izle, insanlar izliyorlar” Ha ha zoraki duyarlilik. Kiza isin var o dangozla dedim icimden: “Ayril kizim, raflarin arasinda birak kac” Kari-kocalar yanasiyor genelde. Bir tedirginlik hali ile izlediler. “Aaa kavga baslamis kacirdik” gibi dizi-gerillasi saldiran vatandasim da cabasi. Kacirdiniz ama bir halt olmadi pek, Brezilya dizisi gibi, oldugu yerden alip devam edebiliyorsun. Bir yabancilik cekilmiyor. Rahat olun. Zaten oyle rahatsiniz, dunya fikinize minare…

***

Tek kisilik carsaf alayim dedim, bak raftaki fiyatina kasada cakmislar goruyor musun? Cicek fisfisi aldim onun da fiyati fiste farkli. Bu toplam fiyatta bir gariplik diye huylanmistim ama tipik “tutmustur o kadar” aliskanligi. Simdi isin yoksa sabahin korunde dayan Koctas’a. Neyse bonzai fideyi almamistim, tasiyamam motorla diye, bari onu alayim.

Yakinda evde organik tarima basliyorum, kisa süre sonra bilgi vericem.

Mal Varlığı


“Bütün mal varlığım 16. dedelerimden ve babadan.
Babam sağolsun…”

13. Luis Yersenne

Sauna

Saunada kaç dakika kalınır lan?

A sauna (pronounced /ˈsɔːnə/, or as Finnish [ˈsɑunɑ]) is a small room or house designed as a place to experience dry or wet heat sessions, or an establishment with one or more of these and auxiliary facilities. These facilities derive from the Finnish sauna. The word “sauna” is also used figuratively to describe an unusually hot or humid environment.

Koşmak İçin Bir Neden Gerekmez

Belki de evi bu sekile getirmem gerek.

Sporu gundelik yasamina yedirebilmis bir millet degiliz. Sporla iliskimiz beden derslerindeki köhnelik, zoraki atlamacilik, kafa bacak sakatlamacilik oldugu icin belki de daha ufak yasta kafadan sakatlaniyoruz. Acikcasi ben hicbir zaman 1,5 metre yuksekligindeki sandiktan atlayip atlayamamin ders gecme notuna etkisini anlayamadim. Kariyerimi atletizm uzerine yapacagimi falan beyan etmemistim lisede hocaya. Hayatimin en kabus gunleriydi. Haftanin tozunu yutmus minderde atilan taklalari bahsetmiyorum bile. Daha erken yasta baslayan bu zulumun ya da zulum olmus metodlarin insanlarin gunluk yasamina spor yapmayi yedirememis olmalarina etkisi buyuktur zannediyorum.

Ameliyat sonrasi dagilan vucudumu toparlamak icin bir suredir cabaliyorum. 1 yil once basladigim spor salonu aktivitesinde geriye baktigimda, 5 ay gitmemis oldugumu hesapladim. 16 ayda 5 ay fire belki de cok kotu bir oran degil ama yine de hedefledigim duzeye erisebildigimi soyleyemem. Sadece ter atmak ve bilgisayar basinda cok fazla calismak zorunda oldugum icin eklemlerin gundelik bir rutinde calistirilmasini saglamak faydasi olarak gorulebilir. Her sabah 07:00’de mutlaka 1 saatlik programi uygulamak uzere kulube gidiyorum. Gidemedigim zaman kendimi suclu hissediyorum. Beden derslerine girerken hissettigim korkudan ote bir korku. Ders kacirma ve odevini yapmamis cocuk korkusu gibi daha cok.

Ben ev/ofis/bagimsiz/proje-bazli calistigim icin calisma saatlerim esnek, tabi bu esnekligi fazla don lastigi kivamina sokmamak gerekiyor. Sabahlari gelen “calisan insan” tipolojisine artik asinayim. Takim elbiseleri ellerinde gelip, sabah antrenman yapan, arada ozel derslere girenler var. Oradan cikip, dus alip giyinip plazalarina gitmelerine acikcasi bazen alkis tutuyorum. Yorucu bir tempo. Bu sabah antremani kacirdim, 8:30’u gecirince gidemiyorum. Fena bir kadinlar hamami durumu var….

Calisiyor ve zamansizliktan spor yap(a)mamayi kendinize bahane ediyor olabilirsiniz. O zaman isyerlerinin asagidaki sekile getirilmesi icin patronlariniza baski yaptin.


I Put in 5 Miles at the Office